

RESTORATİF DİŞ TEDAVİSİ
Restoratif diş ve tedavisi, diş sert dokularında çürük ya da çürük dışı sebeplerden meydana gelen madde kayıplarını onaran, kaybolmuş olan estetik ve fonksiyonun hastaya tekrar kazandırılmasına katkıda bulunan bilim dalıdır.
Ayrıca ESTETİK DİŞ HEKİMLİĞİ alanında diş şekillerinin ve renklerinin değiştirilmesiyle hastalara estetik bir görüntü kazandıran bilim dalıdır.
Ön dişlere yapılan estetik restorasyonlar nelerdir?
Kompozit vener
Kompozit venerler kırık ve şekil değişikliği gerektiren dişlerde tercih edilebilir. Günümüzde ön diş kompositleri ile doğal diş renginde restorasyonlar yapılabilmektedir.
Porselen vener restorasyonlar (Lamina)
Lamina restorasyonlar; ön grup dişlerde estetik amaçla yapılan tedavi yöntemidir. Dişlerin sadece ön yüzeyleri aşındırılarak hazırlanan dişlerden ölçü alınır, daha sonra laboratuvar şartlarında hazırlanan laminalar ikinci seansta hasta dişlerine yapıştırılır.
GÜVENLİ AMALGAM DOLGU SÖKÜM PROTOKOLÜ – SMART PROTOKOLÜ
Günümüzde çevresel faktörlerin vücudumuz üzerindeki olumsuz etkileri geçmiş nesillerle kıyaslandığında daha fazladır. Küresel kimyasal kirliliğin artmasıyla birlikte insanlar, bitkiler ve hayvanlar gibi biyolojik organizmalardaki tahribat riski de artış göstermiştir. Bilim insanları ağır metaller gibi zararlı kimyasalların kullanım oranının artışının çevre ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri hakkındaki endişlerini sık sık dile getirmektedirler.
Günümüzde pestisitler, koruyucular, gıdalardaki işlenmiş bileşenler ve çevremizdeki çeşitli kirleticiler gibi kimyasalların artmasıyla; hassasiyetler, alerjiler ve diğer hastalıklar hızla artış göstermeye başlamıştır. Günümüzde çeşitli toksinlerin sinerjik (birbirinin etkisini artırma) etkisi olduğu varsayılmaktadır. Toksinlerin hergün tüketildiğini (elmaların ilaçlanması gibi) düşünürsek, toksin düzeyi artmış vücudumuzda birkaç on yıl önce tolere edebileceği civa gibi materyallerin seviyesi, bugün tolere edebileceğimiz düzeyde olmayabilir.
Diş hekimliğinde gümüş cıva dolgular konusunda pek çok tartışma vardır; güvenli mi yoksa güvenli değiller mi? Bu tür dolguların artıları ve eksileri üzerine yazılmış birçok makale var. Her bireydeki biyolojik etkileri ölçmek ve değerlendirmek zordur. Aşırı toksisite durumları dışında, hastalığın ortaya çıkamasında veya hastalığa katkıda bulunmasında gümüş-civa dolguları neden olarak göstermek doğru bir yaklaşım değildir.
Doktorlar, sağlık sorunları olan hastalarına yardımcı olmak için genel sağlık rejimlerinin bir parçası olarak ağır metal toksisitesini araştırırlar. Hastanın laboratuar raporları / teşhis testleri yüksek seviyelerde civa veya diğer metaller gösterdiğinde vücutlarında ve çevrelerinde maruz kaldıkları metal kaynaklarına bakarlar. Hangi kaynakların katkıda bulunduğunu ve bunların vücut üzerindeki yükünün nasıl azaltılacağını araştırırlar. Doktor, vücuda ek bir yük oluşturmamak ve hastalarının iyileşmesine yardımcı olmak için gümüş civa dolgularının güvenli bir şekilde çıkarılmasını önerebilir.
Daha önceki yazımda da bahsettiğim gibi amalgam dolgularınızın tıp hekiminiz ve diş hekiminizin ortak kararı sonucu sökülmesi gerekir.
Amalgam dolgular keyfi nedenlerle sökülmemelidir!
Bu nedenle amalgam çıkarılırken ek adımlar hastanın korunmasını sağlamaya yardımcı olur.
Dünya genelinde amalgam dolgu sökümünden SMART PROTOKOLÜ (The Safe Mercury Amalgam Removal Tecnique- Güvenli Amalgam Dolgu Söküm Protokolü) olarak bahsedilmektedir.
AMALGAMIN SÖKÜMÜNDEN ÖNCE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER
Bir hastayı amalgam sökümü için muayene ederken, kapsamlı bir tıbbi ve diş tedavisi geçmişi alınır. Radyografiler ve ağız içi resimleri içeren kayıtlar alınır ve ardından kapsamlı bir inceleme yapılır. Hasta tarafından önceki röntgenler istenir. Hastanın dişlerindeki aşınma / yıpranma oranı, uygulanan baskılar, günlük olarak tüketilen diyet türü, ağız hijyeni ve ağızlarındaki diğer metaller gibi birçok faktöre bakılmalıdır.
Amalgamlar dolgu materyali olarak, kaplamaların altında ve ayrıca kanal tedavisi görmüş dişlerin kök ucunu kapatmak için kullanılabilir.
Hastanın uygun şekilde hazırlandığından ve doktorunun vücudun genel sağlığını ve kişinin toksinleri atma yeteneğini değerlendirdiğinden emin olunur. Örneğin, bir hastanın geçirgen bağırsağı varsa, toksinleri atmak zor olduğundan, dolguyu sökmeden önce bağırsağı eski sağlığına getirmek önemlidir. Bir kadın hamile ise veya emziriyorsa, çocuğunu emzirmeyi bitirene kadar amalgam çıkarma gerçekleşmez. Fetüsün kanındaki cıva konsantrasyonunun annenin kanından otuz kat daha fazla olabileceği bildirilmiştir.
Takviyeler faydalıdır ve doktor tarafından kişiye özel reçete edilir. Amalgamın çıkarılmasından önce ve sonra, genellikle diğer takviyelerle birlikte C vitamini alımı önerilir. Amalgam restorasyonlar çıkarıldıktan sonra, doktor vücutta depolanan civanın detoksifikasyonuna yardımcı olmak için hastayla birlikte çalışmaya devam edebilir.
AMALGAM DOLGU SÖKÜMÜ PROTOKOLÜ AŞAMALARI
Hastanın üzerindeki giysiler cerrahi bir örtü ile örtülür.
Sadece amalgam dolgulu dişi görebileceğimiz bir açıklığı olan lastik örtü ile ağız içi izole edilir.
Lastik örtünün altına dişi çevreleyen yumuşak dokunun olduğu kısımlara aktif kömür emdirilmiş pamuk rulolar yerleştirilerek, ağız içine sızan civanın şelasyonla pamuğa bağlanmasına yardımcı olunur, böylelikle artık civayı hasta yutamaz.
Hastanın saçları bone ile gözleri koruyucu bir gözlük ile korunur.
Hastaya burun maskesi ile oksijen verilerek amalgam sökümü esnasında açığa çıkan civa buharının solunması engellenir.
Aynı zamanda işlemin yapıldığı odaya dağılan civa buharını bağlayan buhar iyonlaştırıcı kullanılır. İyonizer; negatif iyon akışı tarafından bağlanan ve daha sonra odanın diğer ucundaki pozitif yüklü bir iyonlaştırıcı plakaya taşınan civa buharlarını bağlamak için kullanılan özel bir hava filtreleme sistemidir.
Amalgam dolgu sökümü sonrası ağıziçindeki herhangi bir maruz kalma riskine karşı hasta aktif karbon veya bentonit kili gibi ağır metalleri bağlayan bir materyalle ağzını çalkalar.
Ayrıca dişhekimleri de filtreli bir maske, göz ve saç koruması ve yüz siperleri ile kendilerini korurlar.
Amalgam dolgu uzaklaştırıldıktan sonra geriye kalan diş dokusunu destekleyebilecek restorasyonlar düşünülmelidir.
Dolgudan geriye kalan diş dokusu yeterli ise kompozit ve seramik dolgular tercih edilir.
Diş dokusunda aşırı madde kaybı varsa kaplamalar tercih edilir.
Eğer dolgu sökümüyle birlikte, çürük dokusu da temizlendiyse ve dişin sinirlerinin olduğu odaya ulaşıldıysa; kanal tedavisiyle birlikte kaplama önerilir.
Endodonti nedir?
Endodonti Latince bir terimdir, endo (iç) ve donti (diş) kelimelerinden türetilmiştir. Endodonti anabilim dalı, diş pulpası (diş özü) olarak tanımlanan dişin iç kısmındaki damar ve sinir gibi canlı dokuların yanı sıra dişin kendisini çevreleyen dokularda oluşan hastalıkların tanı ve tedavisiyle ilgilenir. Diş fakültesinden mezun olduktan sonra endodonti bölümünde uzmanlık eğitimi alan endodonti doktorları, endodonti uzmanı ya da endodontist olarak adlandırılır. Endodonti, günümüzde sıklıkla kanal tedavisi ile birlikte anılır. Endodonti uzmanları, pulpaya ait hastalıkların önlenmesi ve canlı pulpada var olan hastalıkların önlemesi, endodontik tedavi gören dişlerin beyazlatılması, dental açıdan travmaya maruz kalan dişlerin tedavisi, endodontik cerrahi uygulamaları gibi pek çok diş probleminin tanı ve tedavisiyle uğraşır. Endodonti uzmanları tarafından uygulanan kanal tedavisi hakkında ayrıntılı bilgiye geçmeden önce sıkça sorulan “Endodonti ne demek?” sorusunu yanıtlamak gerekir.
Endodonti nedir?
Endodonti, diş hekimliğine ait bir uzmanlık dalıdır. Günümüzde sıklıkla kanal tedavisi ile birlikte anılan endodonti bilim dalı hekimlerine endodontist denir. Endodontinin ne olduğunu daha iyi anlamak için diş anatomisi hakkında temel düzeyde bilgi sahibi olmak önemlidir. Sindirim sistemine ait ilk organ olan ağızda yer alan dişler, sindirime ait ilk hareketin yapıldığı canlı dokulardır. Dişlerin ağız içinde görünen kısmı kuron (dişin taç kısmı) olarak adlandırılırken, çene kemiği içinde kalan kısmı kök olarak tanımlanır. Dişin gözle görünen kısmı olan kuronun en üst katmanında, vücutta bulunan en sert dokulardan biri olan mine bulunur. Dişin, diş eti içinde kalan kısmı ise çene kemiği tarafından çevrelenir. Ancak kök kısmının etrafında da sement adlı tabaka bulunur. Diş ve kökün etrafını çevreleyen mine ve sement tabakasının altında ise dentin tabakası bulunur. Dişi çevreleyen en büyük tabaka olma özelliğine sahip dentin bölgesinde sinir uçları bulunur. Mine tabakasında bulunmayan bu sinirler, ağrı mekanizmasında rol oynar. Dentin tabakasının altında ise pulpa bulunur. Dişin pulpa kısmında yoğun olarak sinirler ve damarlar bulunur. Dişlerin çıkması ve gelişiminde önemli bir rol oynayan olan pulpa, dişe ait problemlerin kişi tarafından ağrı olarak hissedilmesinde önemli bir yere sahiptir. Her kişinin ağız içinde çok sayıda bakteri bulunur. Bu bakteriler, ağza alınan besinler ile birleştiğinde ağız asitlerinin oluşmasını sağlar. Ağız hijyenine dikkat edilmediğinde bu bakteriler çoğalarak diş minesine zarar verir ve dişin çürümesine yol açar. Yüzeysel çürük olarak da tanımlanabilen mine çürüklerinin tedavi edilmemesi durumunda bakteriler çoğalmaya devam ederek zamanla mine tabakasının altında bulunan dentin bölgesine geçer. Kişinin ağrı hissetmesine yol açan bu durumda da dişe uygun şekilde müdahale edilmezse çürük, pulpaya ulaşır ve bu bölgede yer alan damar ve sinirleri tahrip ederek iltihap oluşumuna yol açar. Pulpa bölgesinde iltihap oluşumuna yol açan bir diğer etken de travmalardır. Bir dişin diğerini sıkıştırması, dişe dışarıdan alınan darbeler bu travmalara örnek gösterilebilir. Özellikle dışarıdan gelen darbelere bağlı olarak gelişen travmalarda dişin kökünden gelen damar ve sinirler kopabilir. Dişin canlılığını yitirmesine yol açan bu durum da pulpanın iltihaplanmasına yol açabilir. Ayrıca periodontal ya da farklı bir deyişle diş eti ve çevresini etkileyen rahatsızlıklar da pulpanın iltihaplanmasına yol açabilir. Bu gibi durumlarda diş ağrısı, sıcak ve soğuk besinlere karşı hassasiyet, çiğneme sırasında ağrı gibi belirtiler görülebilir. Ayrıca yüz bölgesinde farklı boyutlarda şişlikler de gözlenebilir. Bu gibi durumlarda kişi, dişini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Ancak endodontik tedavilerden biri olan kanal tedavisi sayesinde kişi dişini kaybetmekten kurtulabilir ve tedavi gören dişini uzun yıllar boyunca sağlıklı bir şekilde kullanabilir. Bu bağlamda endodonti ve kanal tedavisi eş anlamlı olarak kullanılır hale gelmiştir. Sıklıkla merak edilen “Endodonti nedir?” sorusu bu şekilde yanıtlanabilir. Kanal tedavisi ise dişte var olan enfeksiyonun yok edilmesi ve dişin kurtarılması için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Çekilme riski ile karşı karşıya kalan dişlere uygulanan kanal tedavisi, lokal anestezi altında seanslar halinde yapılır. Ortalama tedavi süresi 2 ila 3 seans kadar sürse de enfeksiyonun niteliğine bağlı olarak bu süre artabilir. Her seansın yaklaşık 1 saat kadar sürdüğü endodonti tedavisinde enfeksiyona yol açan bakteriler tamamen temizlendikten sonra diş köküne ait kanal doldurulur ve dişin üst kısmı kuronla kapatılarak tedavi tamamlanır. Bu haliyle diş, doğal dişlere oranla daha kırılgan olsa da ömür boyunca kullanılabilir.
Endodonti tedavisi ne işe yarar?
Endodonti bölümü hekimleri temel olarak kişinin doğal dişlerini korumayı hedefler. Bunun için ağız içinde var olan dişi mümkün olduğunca korumaya ve ağız içinde tutmaya çalışır. Endodonti kliniğinde, çürük, kırık, enfeksiyon ve travma gibi nedenlere bağlı olarak diş pulpasında ve çevre dokularda oluşan hasar tedavi edilir. Bu amaçla endodonti hekimi, kanal tedavisi uygulayabileceği gibi dişin canlılığını korumak amacıyla rejenerasyon tedavileri de uygulayabilir. Rejenerasyon tedavisi ile diş kökünün içinde canlı doku oluşturulması hedeflenirken kanal tedavisinde, doğal dişin ağız içinde korunması amaçlanır.
Endodonti (Kanal tedavisi) nasıl yapılır?
Diş hekimleri, kanal tedavisi konusunda eğitimli olsalar da kanal tedavisi için endodonti uzmanına başvurmak gerekebilir. Endodonti uzmanı diş hekimleri, 5 yıllık diş hekimliği eğitimi üzerine en az 3 yıl olmak üzere endodonti alanında uzmanlık eğitimi alır. Böylece tedavi aşamaları sırasında öngörülmeyen komplikasyonların oluşma riski alt seviyeye çekilir. Endodontik tedavi, halk arasında diş özü olarak bilinen dişin pulpasında bulunan damar ve sinirlerin bölgeden çıkarılmasıyla oluşan boşluğun dezenfekte edilmesi, mevcut kanal yapısının genişletilmesi ve kanallarda oluşan boşlukların özel bir dolgu malzemesi ile kapatılması ile gerçekleştirilir. Bu bağlamda kanal tedavisi için öncelikle kişinin dişinde var olan sorunun, dental muayene ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile belirlenmesi gerekir. Endodontik tedaviye karar kılındıktan sonra hekim, ağrı hissini azaltmak için lokal anestezi uygular. Öncelikle dişin mine ve dentin tabakalarındaki çürükler temizlenir ve pulpaya açılan yol oluşturulur. Ardından tedavi edilecek dişe “rubber dam” takılarak diş izole edilir. Gerektiğinde radyolojik görüntüleme yöntemleri ile diş tekrar kontrol edilir ve özel aletler yardımıyla kökün bulunduğu kanalın içindeki mikroorganizmalar yok edilir. Bu işlemin ardından diş kökü kanalı dezenfekte edilir. Temizlenen kanal boşluğu, dolgu maddeleri ile kapatılır ve dişin üst kısmı kuron ile kapatılarak tedavi süreci sonlandırılır. Kanal tedavisi sırasında yapılan işlemler sonucunda diş ile çevre doku arasındaki ilişki kesilir. Böylece olası bir enfeksiyonun oluşma ve tekrarlama riski azaltılır. Endodonti tedavisi sonrasında diş ölü olsa da çiğneme fonksiyonunu sorunsuz olarak yerine getirir. Ayrıca diş altında yer alan çene kemiği aktif olarak kullanılır. Bu da çene kemiği erimesinin önlenmesine yardımcı olur. Kanal tedavisi sonrasında dişin restore edilmesi, dişin ömrünü artırır. Farklı bir deyişle kanal tedavisi gören fakat restore edilmeyen dişler, sağlıklı dişlere kıyasla daha kırılgandır. Bu nedenle kanal tedavisi gören dişi korumak ve ömrünü uzatmak için diş, porselen, seramik ya da metal taç ile tamamen kaplanır. Restore edilen diş, işlemi takip eden birkaç gün boyunca hassas olabilir.
Eğer siz de endodontik tedaviye ihtiyaç duyuyorsanız en yakın sağlık kuruluşuna başvurabilirsiniz. Sağlıklı günler dileriz.